KAFKAS İŞADAMLARI DERNEĞİ
CAUCASUS BUSINESSMEN ASSOCIATION

 

   
KKTC Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Sibel Siber
KENDİ KALEMİMDEN BEN


İngiliz Sömürge Dönemi’nde doğan annemle babamın, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde gelmiş çocukları dünyaya…Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ise torunları, torun çocuklarının ise hangi devlet yapısında doğacağı henüz belli değil… İşte insan ömründen bile kısa bir zaman diliminde böylesine hızlı tarihsel süreçlerden geçen, yani normal koşulları olmayan bir adada geldim dünyaya.

Annem Aysel Adademir, Larnaka kazasına bağlı Alaniçili (Klâvya) bir ev hanımı; babam Altay Adademir Meluşa (Kırıkkale) köyünden ilkokul öğretmeni.
Babamın tayinleri nedeniyle önce İskele’de (Larnaka) sonra sırasıyle Arçoz (Yiğitler), Klâvya (Alaniçi) ve Tremeşe (Erdemli) köylerinde ve son olarak da halen yaşadığım Lefkoşa’da geçti çocukluğum.


Değişik köylerde yaşamak, yeni insanlar tanımak, daha küçük yaşımda bana insan sevgisini, insan ilişkilerinin güzelliğini, paylaşmayı ve dostluklar kurmanın önemini öğretti.


Köy halkının birbirine daha güçlü sevgi bağlarıyla bağlı olduğu yıllardı o yıllar ve bir çocuk olarak sevginin merkezinde hissettim hep kendimi. Çok mutlu bir çocukluktu, köylerde geçen çocukluğum…

İlk mezun olduğum okul, Tremeşe Türk İlkokulu… Birinci sınıftan altıncı sınıfa kadar tüm öğrencilerin aynı sınıfta eğitim gördüğü, tek öğretmenli, tek odalı küçük bir köy ilkokulu… Öğretmenim babamdı. Evde baba, okulda öğretmen… Babamın hoşgörüsü, çağdaş düşünce yapısı, etik değerlere bağlılığı, eğitime verdiği önem; annemin ise disiplinli ve otoriter yapısı, kişiliğimin oluşmasında büyük rol oynamıştır diye düşünüyorum.

Lefkoşa Türk Kız Lisesi’ne kaydolduğumda beni en çok heyecanlandıran ve sevindiren olaylardan biriydi, sınıfımda otuz kız öğrencinin olacağını öğrenmek. Hep öğrenci sayısının çok az olduğu köy okullarında okuyan biri olduğum için belki…Belki de sadece bir kardeşim olduğu için, yani kalabalık bir ailenin ferdi olmadığım için kalabalık ortamları sevdim, yeni insanlarla tanışmak hep heyecan verdi bana… Üniversitedeyken de, yurt odamı onbeş kişiyle paylaşıyor olmak, şikâyetçi olmak bir yana, mutluluk kaynağım oldu.


İlk, orta ve lise yıllarımı, kendisiyle barışık, okulunu seven, arkadaş canlısı, çalışma disiplini olan, akademik bir öğrenci olarak hatırlıyorum.


Belki nostaljik gelecek ama 70’li yıllar sanki çok daha güzeldi birçok yönden, özellikle insan ilişkileri yönünden… Manevi değerler daha bir ön plandaydı, ilşkiler çok daha sıcaktı… Ne bilgisayar vardı ne cep telefonu ne kafeler ne pastaneler ama yine de canımız sıkılmazdı, mutluyduk… Bol bol kitap okur, tadına doyulmaz sohbetler yapardık teknolojinin bizi henüz esir almadığı o yıllarda…


İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandığımda, henüz onaltı yaşındaydım ve o dönem öğrenci olaylarının en yoğun yaşandığı dönemlerdi. Büyük hayallerle üniversiteye başladığım ilk yıl, öldürülen, tutuklanan öğrenciler, basılan yurtlar, okul boykotları ve daha o yaşta göğüs-lemek zorunda kaldığım bir sürü alışık olmadığım olay farklı yüzüyle tanışmama neden olmuştu yaşamın.

O dönemlerde, İstanbul’da öğrencilik gerçekten çok zordu ama bir o kadar da deneyim katmıştı hayatıma. Kendi ayakları üzerinde durmayı, mücadeleyi ve yaşamın zorluklarının nasıl üstesinden gelineceğini öğretmişti o zor yıllar.

Mezuniyetten sonra, Lekoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde gönüllü çalışırken tanıştım eşim Dr. Rifat Siber’le. Üroloji uzmanı olarak görev yapıyordu. Kısa bir tanışma döneminden sonra 1984’te evlendik Bir yıl sonra, ilk kızımız Sümer dünyaya geldi. Bu arada İç Hastalıkları ihtisasını tamamlamak için ailemi Kıbrıs’ta bırakarak, İstanbul’a geri döndüm. Bir taraftan ailemin ve henüz onbir aylık bebeğimin özlemi, bir tarafta Şişli Etfal Hastanesi’ndeki ağır asistanlık koşulları… Oldukça zor, yorucu, ama bir o kadar da eğitici bir dönemden geçerek ihtisasımı tamamladım.


1987’de İç Hastalıkları uzmanı olarak ülkeme geri döndüm. Devlet Hastanesi’nde çalışmak idealim olduğu halde, o dönemlerde de halen şikayetçi olduğumuz hak adalet ilkesi göz önünde bulundurulmadığından bu arzumu gerçekleştiremedim ve kendi muayenehanemi açmak zorunda kaldım. Bu arada ikinci kızımız Aysel de dünyaya geldi ve dört kişilik ailemiz tamamlanmış oldu.


Mümkün olduğunca mesleki eğitim programlarını takip etmeye çalıştım. Bu nedenle iki kez burslu olarak Amerika Birleşik Devletleri’ine gittim. Meslek yaşamımı sürdürürken, hocamızın şu sözlerini hiç aklımdan çıkarmadım: “Size gelen her hastayı, eğer yaşlıysa anne babanızın, eğer gençse kardeşinizin, çocuksa evladınızın yerine koyun ve öyle tedavi edin.”


Sağlıkta, hizmet veren ile hizmet alanın memnuniyetini gözetecek bir sağlık sistemi herkes gibi benim de gerçekleşmesini arzuladığım hedeflerden biri oldu. Bu amaçla, Serbest Çalışan Hekimler Birliği Yönetim Kurulu’nda uzun yıllar görev alarak, Sağlık Sistemi’nin daha iyi bir yerlere gelmesi için mücadele ettim.
 

Toplumdan bağımsız, kişişel refah ve mutluluğun olamayacağını, gerçek mutluluğa ancak yaşam kalitesi yüksek, geleceğe güvenle bakan bir toplumun ferdi olmakla ulaşılabileceğine inanandım her zaman.

Kıbrıs’ta çözüme ulaşılması, toplumumuzun uluslar arası toplumda hak ettiği yeri alması en büyük arzum oldu. Bu amaçla 90’lı yıllarda Birleşmiş Milletler organizatörlüğünde “Uyuşmazlıkların Çözümü” programlarına katıldım.


Toplumun yaşam düzeyini yükseltmek, huzurlu bireylerin oluşturduğu bir toplum için uğraş vermek düşüncesiyle ve ülkemin çözüme ve barışa ulaşmasına katkı koyabilmearzusuyla siyaseti de soktum hayatıma. 2009 yılında, Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler’den (CTP- BG) milletvekili seçildim. Çok sevdiğim ülkeme, bir gönül borcu, hizmet verebilme çabası oluşturuyordu bu yeni görevimin temelini.


Yazmak ayrı bir mutluluk kaynağı benim için.…Çok küçük yaşlarımdan, henüz yazmayı yeni yeni öğrendiğim yıllardan beri duygu ve düşüncelerimi, sevinçlerimi, heyecanlarımı, öfkelerimi yazıya döküyorum. Üniversite yıllarında aileme yazdığım sayfalar dolusu mektuplar arkadaşlarımın hep ilgisini çekmişti.


Gazetede çıkan ilk yazım, 1983 yılında ülkeme döndükten hemen sonra, sağlıktaki sistemsizliği eleştiren “Amaç Ne?” başlıklı yazıydı ve o dönemin en yükek tirajlı gazetesinde manşetten verilmişti. O zamandan beri çeşitli gazetelerde ve dergilerde zaman zaman yazılar yazdım. Bu yazılarımdan bazılarını “Düşlerim Düşüncelerim” isimli kitabımda topladım.


2013 yılında kısa bir dönem başbakanlık yaptım. Halkım adına bu görevi yürütürken büyük bir sorumluluk duydum. O kısa sürede halkımıza layık olmak için yaşam kalitesini yükseltmek için mevcut olanaklar çerçevesinde büyük çaba sarfettim.


Yaşam felsefem olan insan sevgisi, bireye saygı ve herkese eşit yaklaşım, mesleki yaşamımda olduğu gibi siyasi yaşamımda da hep ön planda oldu.
Temiz siyaset, dürüstlük, şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleriyle halen Meclis Başkanı olarak halkımız adına görevimi sürdürmekteyim.

Kaynak :http://m.sibelsiber2015.com/

Resmi Web Sitesi : www.sibelsiber.net

 

 
  Paylaş      
 

KAFİAD uğur mumcu'nun sokaği 20-5 g.o.p. ankara  Tel : + 90(312) 447 49 70 Fax : + 90(312) 446 99 12